Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pencere/ Kısa Öykü

Saat sabahın altı buçuğu sanki hiç uyumamış gibi kalktım yataktan, uykulu değilim uykum da yok. Bir süre olağan şeyler değişir diye bekledim.  Etrafa göz gezdirdim, küçük odayı baştan sona taradım. Aynı dolap, aynı dağınık masa ve aynı eskimiş halı. Düşünmeye başlamıştım ki tokmağı incitmeden hafiften açıldı odanın kapısı, nazikçe bir ses temiz havayla birlikte yayıldı.  - Efendim kalkmışsınız, iyi sabahlar dedi. O kibar ve kırılgan ses.  - Evet moncher, iyi bir gece değildi sende hissetmiş olmalısın. - Rastlantı olmasa gerek efendim o kadar işim varken yanınıza gelmem gerektiğini düşündüm. Beni düşünen birinin olması mutluluk vericiydi, sevinmiştim. Mutluluğumu belli etmek için seslendim. - Gel pencereden bakalım moncher, sen gördüğünü söyle ben gördüğümü, sen gördüklerini anlat ben gördüklerimi anlatayım.  - Bakalım efendim, buyurun. Dedi. Davetim onu da mutlu etmişti. Bize değer verenlere karşı her zaman bu değerin karşılığını sevgiyle göstermeliyiz. Eğer bunu görmezden gelirse

Nigâr

Nigâr Hiç bilmiyorum nasıl geldim buraya? Yel savurdu toprak sürükledi sanki Burnumun direğini sızlatan o koku, Unutmamış çekip almış bedenimi, Var mı etrafımda kimselerin sesi? İn cin bile terk etmiş besbelli ki Burası acep viran dedikleri yer mi? Taş üstünde topraklı kesme taş O da başını alıp gidecekmiş gibi Önümde duruyor İğrelti bir kapı Unutmuş işini hayli hayli Mezardan çıkmış bir ölü gibi Bir omuz vursan yıkılıp kalacak Ne gerekse ona bile iki kilit vurmuşlar Geçmişinden korkup kaçanlar, Çevir çevir Kilidi iyice açılsın pası Toz, duman ile birlikte gıcırdadı kapı Durup bir nefes aldım derin Yaktı göğsümü alevli, tozlu Burnuma gelen koku Kirpiklerim dondu gözlerimle seyrettim Kurulu bir düzen bekçisidir duvarlar Bütün renkler uçmuş tek tek Her köşeye hakim olmuş siyahlar İçim doldu nefret ve kin ile Bağırıp bir yumrukta yıkasım geldi Seni buraya dikenler neredeler şimdi Arasak bulamayız bir kemik parçası Daha sen ayaktasın Yıkılasıca yapı, Kimsel

İsa'nın Yalnızlığı

İsa'nın Yalnızlığı Şu yeniden doğuş mevsiminde Hissiz ummanlara daldım, Güneşin eşsiz cömertliğinde Karanlıklar içinde kaldım. Yokluğundur bana bunu yaşatan Deliliktir. Her gece yorgan altında ağlatan Sensizliktir. Hangi şarabı içtimse kötü, Ayrılıktan sonra her dakikam ölüm Sardı bedenimi zakkum bitkisinin kökü. Küstürdüm dostlarımı yoksul kaldım Gelmez Tanrı'nın kutlu yardımı, Sanki Golgota Tepesi'ndeki İsa'yım.