Nigâr

Nigâr

Hiç bilmiyorum nasıl geldim buraya?
Yel savurdu toprak sürükledi sanki
Burnumun direğini sızlatan o koku,
Unutmamış çekip almış bedenimi,
Var mı etrafımda kimselerin sesi?
İn cin bile terk etmiş besbelli ki
Burası acep viran dedikleri yer mi?
Taş üstünde topraklı kesme taş
O da başını alıp gidecekmiş gibi
Önümde duruyor
İğrelti bir kapı
Unutmuş işini hayli hayli
Mezardan çıkmış bir ölü gibi
Bir omuz vursan yıkılıp kalacak
Ne gerekse ona bile iki kilit vurmuşlar
Geçmişinden korkup kaçanlar,
Çevir çevir
Kilidi iyice açılsın pası
Toz, duman ile birlikte gıcırdadı kapı
Durup bir nefes aldım derin
Yaktı göğsümü alevli, tozlu
Burnuma gelen koku
Kirpiklerim dondu gözlerimle seyrettim
Kurulu bir düzen bekçisidir duvarlar
Bütün renkler uçmuş tek tek
Her köşeye hakim olmuş siyahlar
İçim doldu nefret ve kin ile
Bağırıp bir yumrukta yıkasım geldi
Seni buraya dikenler neredeler şimdi
Arasak bulamayız bir kemik parçası
Daha sen ayaktasın
Yıkılasıca yapı,
Kimseler yok diye aldanmışız meğer
Yemekte kilimleri parmak kadar güveler
Ne kötü hâle düşmüşüm ki ben
Bakmaktaymış gizlice resimler
Geç farkettim
Gönlüme düştü har
Şimdi anladım
Senin için gelmişim
Bırakmam seni buralarda nigâr.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

FİRKAT

KIŞ DEVLÜĞÜ/ BİR ÇOCUĞUN HİKÂYESİ

BEKTAŞİ KİMDİR?